Fotoğraf mı? Aman Yok Ben Almayayım- Bölüm2

0 Shares

?Git gide daha da zorlaşıyor, al işte ?arkası yarın?lı yazdın ama neyine senin arkası yarınlı yazmak?!! O kadar insanı merakta bıraktın, şimdi devamını
getirdiğinde ?Eee bu muymuş yani?? dediklerinde ne malt yiyeceksin düşündün mü?!!?  İşte bugünün karın ağrısı da buydu. Geçen yazıda fotoğrafı neden sevdiğimi değil neden sevmediğimi anlatacaktım sözde ama laf döndü dolaştı benim aplak saplak maceralarıma geldi. Gerçi anlatmasaydım çok fena içimde kalırdı…

Pınar ‘ın ilk yazısını okumak için buraya tıklayın.

 İçimde kalmalarım fenadır benim. Zaten o sabah da ?Madem yeni makinam var, neden güneşin doğuşunu çekmiyorum? Çekmezsem içimde kalır? diye başladı. Hayır, oysa ben güneşin doğuşunu da sevmem batışını da sevmem. Bir kere romantik filan hiç değilimdir. Öyle sakin sakin güneşini izleyeyim, sevdiceğime şiirler yazayım… Hiç hiç hiç bana göre şeyler değil. Neden kaşındım, neden yatağıma gidip uyumak varken, sabah kadar uyumadığı için afallamış ruhumu ve bedenimi dışarı attım bilmiyorum. Algılarım zaten kapalı ah be kızım neden yani… Nedenini az biraz sonra anladım ama… İnsanoğlu çikolatayı nasıl lensin içine bulaştırabilir sorusunda cevap aramak için çıkmışım meğerse, haberim yokmuş?

Sabaha kadar uyumayıp kahve ve suyla idare eden ben, Cano ?yu da kaptığım gibi PırPır?a (motosikletimin de adı var) atladım. Ver elini Konyaaltı sahili. İşte o gün acı gerçekle yüzleştim? ?Pınar! Git astronot ol, dondurmacı ol, trafik polisi ol ama fotoğrafçı olmaya kalkma!? diye dönüş yolunda söylenmemden sanırım sahilde güneşlenenler de anlamışlardı durumun vahametini.

Ben güneşin öyle ZANKKKK diye doğduğunu, birden tepeye çıktığını nerden bilirdim.. Benim bildiğim saat 6 gibi filan doğan bir şey bu güneş dedikleri. Eh 6.30 ? 7.00 gibi sahilde olsam pekâlâ çekebilirim diye düşündüm, düşünmez olaydım.

Bütün nevalelerimi kontrol ettim. Termosta kahvem, fincanım yanımdaydı ama kahvaltı niyetine çikolata yemezsem olmazdı. Hay zıkkım ye? Normal insanlar gibi tüketmiyorum ki ben çikolatayı. Hani bir ayda  2 kg yiyorum desem sanırım abartmış olmam. (Zaten minicik paketler bile 100 gram)… O sabah serinliğinde (!) yüzümü okşayarak geçen rüzgârla şarkılar söyleye söyleye indim sahile. Sahilde o saate açık market bulmak zor olduğundan öncesinde evin yanındaki benzinciden bol bol çikolata da aldım. (Hala hatırladıkça kızıyorum kendime)

Ben 6 buçuk mu iyidir 7 mi diye hesaplamayı ve aynı esnada popimi kaldırıp evden çıkmayı başarana kadar saat 8 olmuştu bunu da itiraf etmeliyim. Sahil süperdi. Deniz çarşaf gibiydi. Hava Antalya şartlarına göre hiç fena sayılmazdı, keyfim de yerindeydi ehh haydi idi o zaman fotoğraf çekelim Pınar moduna girmem için tüm engeller kalkmıştı. Yalnız bir sorun vardı… Güneş fazla mı doğmuştu ne =)) Olsun dedim. Önemli olan niyet. Fotoşopla motoşopla indiririm ben onu az daha aşağıya, sanki yeni doğuyormuş gibi yaparım diyordum. Hayır, bu özgüven filan değil bu ruh halinin bir açıklaması yok. Neymiş güneş doğsunmuş önemli değilmiş ben fotoşopla onu aşağıya çekermişim.. İyi ki iki gram bir şey öğrendim =))

Önce bir adet kutlama çikolatası yedim. Kahvemden bir yudum aldım. Veeee Cano?nun kapağını açıp harikalar yaratma vakti gelmişti.. çıkkkrıkkkk evvveettt ilk karenin sesiydi bu aman tanrım bu ses muhteşemdi (daha sonra bu sesten nefret edeceğimi o zamanlar biri söylese onu mahvederdim)? Veeeee önizlemeeee? O da ne :S Bembeyaz bu ekran… Fotoğraf değil ki bu, adeta bembeyaz bir duvar… Neyse belki biraz kurcalamam gerekiyordur.. Hah bu kesin doğru ayardı.. çıkkkrıııııttkkk.. Hah şimdi kesin olmuştur.. ön izleme heyecanı? Haydaaa kesin bozuk bu makina.. Hadi ilkinde ayarları yapamadım kabul ama neden ikincisi böyle ki.. Yok yok üçüncüde kesin olacaktı.. Belki içini açıp bakmam lazımdı.. Yok onu da yemedi.. Zaten içini açıp baktığımda bir şey anladığımı da söyleyemem.. Ama allem ettim kallem ettim ve sonunda sanırım 15. denememde bir şeylere benzetebildim. Ama benim gözümün gördüğü renklerle fotoğraftakilerin alakası yoktu? Kendimi fotoğraflara parmaklarını sokup da çeken insanlardan farksız görmeye başladığım andı. Ama bir dakika.. Fotoğraflarda doğal olmayan bir şeyler vardı.. Bir karalık, kirlilik.. Ta taaaammm.. Hayırlı olsun hanımefendi artık çok tatlı fotoğraflar çekebilirsiniz zira lensinizin içinde ve dışında çikolatalar var.. Erimiş.. parmağıma bulaşmış.. Oradan da durur mu çikolata bu.. Cano?ya, tişörtüme, şortuma? Bi bi bi bi bi dakika !!! şu cama sıkışmış minik sarı parçacıklar nedir? Ah yo olamaz.. Harika.. Beceriksizliğim çağ atlamıştı ve kum taneleri de artık makinamla bütünleşmişlerdi.. Hayır su döküp yıkanmaz da bu meret… Keşke su altı makinalarından alsaydım o zaman rahat rahat çeşmenin altına sokup yıkardım (Hoş geldin Türk kadını)

Şimdi ben bunu servise götürsem önce bir bana boool bol gülerler artı 1 aydan önce de teslim etmezler ve bir sürü de masraf çıkarırlar.. Yok yok kendim halletmeliyim bunu. (Sanki bu hale gelmesine ben sebep olmamışım gibi) Hemen İstanbul?a eski erkek arkadaşıma bir telefon. Bir de o zamanlar flört ediyoruz, sevgililik filan ohooo daha çok var. Şimdi çocuğu arayıp da ?Ya ben makinama çikolata ve kum bulaştırdım hatta utanmadan içine kaçırdım? desem olmaz. Çocuk beni azcık zekice bir şey diye biliyor. Mahvolurum bütün karizmam yerlere inmekle kalmaz tünel olur resmen. Yalan söylesem.. Söylerim söylemesine de 2 gün sonra dese ?Pınar senin makinana ne olmuştu anlatsana bir daha? diye ben unuturum yalan söylediğimi patır patır anlatırım. Yok dedim kızım.. Müstakbel sevgilinin önünde rezil olmak mı, Canon servisinde tanımadığın adamlara rezil olmak mı? Hah tabii ki servise gitmeyeceğim?

?Alo.. Günaydın.. Naber?! Hihih kihkihkih mihihi? diye konuşmaya başladıktan sonra ?Yyyyaaaaaa ben bir şey yaptım ama bak nolur bana gülme tamam mı? Yani sen yapsan ben ölümüne gülerdim ömrüm boyunca dalga geçerdim ama sen ban gülme yine de tamam mı? Ben böyle böyle yaptım sanırım? dememle beraber karşımdaki adamın hönkürerek gülmesi bir oldu. İçinden at çıktı adamın yemin ederim. Sabah sabah bütün negatif enerjisinden kurtuldu. Güler tabii, kaç insan evladı bu saçmalığı yapabilir ki? Ama azcık az gülseydi keşke o kadar utandım ki (Arada kendime giydireceğim ama annem de yazıları okuyor sonra fırçalamasın beni ?Kendin için ne kadar kötü şeyler söylemişsin kızım, okuyanlar da gerçek sanacaklar? gibisinden tonla şey söyleyecek)

İçinde havalı pompa, mikro fiber bez, gözlük temizleme bezi, kulak çubuğu, bilmem ne solüsyon gibi bir sürü şeyler olan bir liste sıraladı. Her birini de ?X?i kullan.. Haa yanında değil mi? O zaman Y?yi al şimdi? gibi cümlelerde kullandı ya helal olsun. Ama bana da helal olsun bu arada, hiçbiri yanımda yoktu… Yanımda olmamasını geçtim tek bildiğim evde kulak çubuğu olduğuydu.. Eve vardım, elimde çekemediğim fotoğrafımsı görüntülerle dolu bir hafıza kartı, o kartın takılı olduğu sokak çocuğu görünümlü bir fotoğraf makinası ve deli gibi uykum vardı.  Sinirlerim tepemde kolbastı yaparken, moralim kuyu kazıyordu adeta… Ne ilk gün heyecanı kalmıştı ne mutluluk… Kendimi berbat hissediyordum. Aynı hissi aylar sonra ilk kez chopsticklerle yemek yenen bir yere gittiğimde, herkesin gayet rahat yediğini görüp ?aman yiaa ben de yaparım ne olacak ki? deyip, bir lokma bile alamadığım zaman yaşamıştım. Her neyse… Evde uzun uğraşlar sonucunda makinayı akladım pakladım tertemiz yaptım. Şimdi maşallahı var =) Gerçi bunun için annemin mikro fiber denen ? kıymetli olduğunu sonradan anlayacağım ? bezinin bir parçasını kesmek suretiyle mahvettim ama canım sağ olsun değil mi =) Her şey sanat içindi – (Not: anneciğim evet o bezi 10X10 cm ebatında kesen bendim. Zaten evde bir sen bir de ben varız, başka kim yapabilirdi ki 😀 )

(Ben de bunları anlattım anlattım aferin bana. İki gün sonra makinayı satacak olsam bu yazdıklarım bana yol su elektrik olarak döner, alıcı bunları bir şekilde okur ben de kendimi burada çekiştirdiğimle kalırım. Yazmasa mıydım acaba :S )

Oysa ne hayallerim vardı. Antalya gibi mucizevi görüntüler alınabilecek bir şehirde yaşıyor olmanın bütün nimetlerinden faydalanacak hatta sınırlarını zorlayacaktım. Belki güneşin doğuşunu en iyi çeken yılın fotoğrafçısı bile seçilebilirdim. Hatta bu anıyı yıllar sonra ödül törenimde bile anlatabilirdim. Kendimi elimde ödül tutarken değil de mikro fiber bezle makinaya dalarken bulmak biraz hayal kırıklığı yaşatmadı değil. Ama olsun bu yeni bir başlangıç da olabilirdi. Yemek fotoğrafları neden çekmiyordum ki? Çekmeyi beceremesem bile en azından yemekleri gayet güzel yiyebilirdim. (Buradan da ?Fotoğraf araç mı amaç mı?? sorusuna geçerdim de, sanırım şimdi ne yeri ne zamanı =D )  Evet evet yemek fotoğrafları muhteşem geliyor kulağa.. Onu da denedim ah onu da denedim. Burnumu fotoğraftan çıkarıp başka şeye sokmam gerektiğini yeniden hatırlattı bana denemelerim. Hayır, salça bulaştırmadım sağa sola =) Sadece beceriksizliğimi bir kez daha kanıtladım. Yoo mutfakta gayet de becerikliyim.. Ama ah o fotoğraf yok mu o fotoğraf.. Sorun bende değil, makinalar çok alengirli 😀

(Not: O günden sonra çantamdan bütün o temizlik zımbırtılarını eksik etmedim. Üstelik ilk yardım malzemelerimi de ekledim. Fotoğraf çekeceğim diye dağ bayır gezerken sağımı solumu az parçalamadım.. Ve siz siz olun dizinizi kanattığınızda bilmediğiniz ağacın yaprağını basarak kanı durdurmaya çalışmayın.. Kan duruyor da, kaşıntı durmuyor. Özellikle incir ve kauçuk yaprağından uzak durun 😀 )

Başlangıç seviyesi saçmalıklarımı sabırla okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Umarım okuyup halinize şükredersiniz 😀 Süper bir hafta sonu diliyorum hepinize. Keyfiniz tavan yapsın, gülümsemekten yanaklarınıza kramp girsin, çok mutlu olun e mi <3

Yazı: Pınar TURGUT

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
0
Would love your thoughts, please comment.x